İMO Bursa Şubesi 17 Ağustos’u andı
BURSA (İGFA) – 17 Ağustos Gölcük depreminin yıl dönümünü “Hem 6 Şubat Kahramanmaraş depremleri, hem de yaşadığımız tüm felaketlerde canlarını yitiren vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet diliyorum.” diyerek söze başlayan İnşaat Mühendisleri Odası Bursa Şubesi Yönetim Kurulu Başkanı Serdar Atilla Erdem, “Tarihimizin en büyük afetlerinden biri olan Gölcük depreminin üzerinden çeyrek asır geçti. Gölcük merkezli 7,4 büyüklüğündeki deprem başta Marmara bölgesi olmak üzere tüm Türkiye`yi derinden etkilemiştir. Yalnızca can ve mal kayıpları itibariyle değil meydana geldiği bölgenin, sanayinin ve nüfusun yoğunlaştığı bir coğrafya olması dolayısıyla depremin ekonomik sonuçları da ağır olmuştur.
Tüm ülkeyi sarsan bu afetin ardından depremlere yönelik konular kamuoyunda yoğun bir şekilde tartışılmış, depremlere yaklaşımın yalnızca afet sonrası müdahale ve yara sarma faaliyetleriyle sınırlı tutulamayacağı, depremlere hazırlık çalışmalarının enine boyuna değerlendirilerek kalıcı çözümler üretilmesi gerektiği konusunda bir konsensus oluşmuştur. Nitekim devam eden süreçte birçok kamu kurum ve kuruluşu, üniversiteler ve meslek odalarınca depreme yönelik hazırlık, güvenli ve sağlıklı kentleşme konularında bilimsel-teknik çalışmalar yapılmış, raporlar hazırlanmış, eylem planları oluşturulmuştur. Ancak afete hazırlık konusunda yürütülen tartışmalar zamanla gündemden çıkmış, yapılan onca bilimsel-teknik çalışma ise kurumların tozlu raflarında unutulmaya terk edilmiştir.” dedi.
BİZ UYARMAYA DEVAM EDECEĞİZ
Büyük Marmara depreminin 25. yılında her yıl olduğu gibi bir kez uyarılar bir kez daha yapıldı. Uyarılarda haklılık payını görmek için bu 25 yılda yaşanan diğer depremlerin yıkıcı sonuçlarına bakmanın yeterli olduğunu vurgulayan Erdem şu ifadelere yer verdi:
“1855 Bursa Mustafakemalpaşa depremini unutmadığımızı belirterek, 1 Mayıs 2003 Bingöl depremi, 23 Ekim-9 Kasım 2011 Van depremleri, 24 Ocak 2020 Elazığ Sivrice depremi ve 30 Ekim 2020 İzmir depreminde binlerce kişi hayatını kaybetti, binlerce yapı yerle bir olurken kentlerin altyapıları çöktü, haftalar, hatta aylarca deprem bölgelerinde yaşam normale dönemedi. 6 Şubat 2023 depremlerinin acı sonuçları ise hala sıcak, hala içimizi yakıyor.
Görüldüğü gibi, bizler her 17 Ağustos’ta ülkemizin yapı stoku, yapı üretim ve denetim süreci başta olmak üzere depreme hazırlık konusundaki uyarılarımızı ne kadar vurgulasak da alınmayan tedbirler, görmezden gelinen deprem gerçeği sonucu can ve mal kayıpları yaşanmaya devam etmiştir. Orta ölçekli sayılabilecek depremlerde bile can kayıplarının ve bina hasarlarının bu kadar büyük olması adeta 6 Şubat depremleri öncesi bir uyarı niteliği taşımıştır. Ancak ne yazık ki bu uyarıların da dikkate alınmaması, afet yönetiminin yeterli nitelikte yapılamaması, kentsel dönüşüm uygulamalarının deprem gerçeğinden ziyade ekonomik kaygılarla yapılmış olması 6 Şubat 2023 depremlerinde acı sonuçları ortaya koymuştur.
ÇARE KENTSEL DÖNÜŞÜM
Depremlere hazırlık çalışmalarının başında yapı stokunun iyileştirilmesi gelmektedir. Oysa ülkemizde yapı stokunun durumu tam anlamıyla belirsizlik içindedir. Öyle ki Türkiye’de yapı stokunun sayısı, bunların ne kadarının riskli olduğu bile tam anlamıyla bilinmemektedir.
TBMM’nin İzmir depremi sonrası kurduğu Araştırma Komisyonun Temmuz 2021 tarihli raporuna göre Türkiye’de 10 milyon civarında olan yapı stokunun 6-7 milyon civarında olan kısmı riskli yapı statüsündedir. Yine TBMM’nin Kahramanmaraş depremleri sonrası kurduğu Araştırma Komisyonunun 6 Şubat depremlerine ilişkin hazırladığı Mayıs 2023 tarihli raporuna göre son 11 yıl içerisinde ülke genelinde 238 bin civarında riskli yapının “Kentsel Dönüşüm” uygulanarak yenilenmesi sağlanmıştır. Telaffuz edilen riskli yapı tahminlerinin yanında, 238 bin sayısı oldukça yetersizdir.”
ÇARE ŞEHİRLERİMİZDE BÜTÜNCÜL KENTSEL DÖNÜŞÜMDÜR
Bursa’nın, hem doğumlara bağlı nüfus artışı hem de göçlerle büyümeye devam ettiğini belirten Başkan Erdem, “2023 yılı TÜİK verilerine göre 95.935 kişi ile Bursa en fazla göç alan 5’inci şehir olmuştur. Gelen göçün barınma ihtiyacı doğru yönetilememiş ve bu ihtiyacın karşılanması açısından kaçak ve mühendislik hizmeti almadan yapılan yapılar ve hatta mahalleler oluşmuştur. Elimizdeki yapı stoğunun durumunu tahmin edebilsek de gerçek veriler elimizde yoktur. Bu sebeple ilk yapılacak iş mevcut yapı stoğunun tüm Bursa’da tespiti ve kentsel dönüşümde öncelikli bölgelerin belirlenmesinde kullanılmasıdır. Bu çerçevede Yapı Stoğu Envanteri çıkarıldıktan sonra tüm Bursa için bir Kentsel Dönüşüm Strateji Belgesi çıkarılarak acilen Kentsel Dönüşüm kriterleri tüm kentimiz için aynı olacak şekilde belirlenip 1. Derece Riskli Bölgelerden başlayarak uygulama sürecine geçilmelidir. Kentsel dönüşüm parsel bazlı değil mahalle bazlı, bütüncül bir yaklaşımla yapılmalı, süreç Büyükşehir Belediyemiz önderliğinde, şeffaf bir şekilde, Meslek Odalarının, Kamu Kurumlarının içinde olduğu, ortak akılla yapım yöntemi belirlenerek bir an önce hayata geçirilmelidir. Bu süreç yaşanırken halkımız riskin büyüklüğü konusunda ikna edilmeli, eğitilmeli ve kentsel dönüşüme katkı koymaya hazır hale getirilmelidir.
Yapı sahiplerinin kentsel dönüşümle ilgili olumsuz algısı, bu süreçten ekonomik kazanım kaygısı olmayan odalar ve sivil toplum kuruluşları ile yapılacak etkinliklerle kırılmalıdır. Yapı sahibi depreme karşı dayanıklı konuta erişmek için bedel ödemeye hazır olduğunda, Belediyeler kent planlamalarını dönüşümü önceliklendirerek, gerekirse emsal artışları yaparak ancak kesinlikle bütünsel bir bakış açısı ile yeniden yapmaya başladığında, Devletimiz de faizsiz kredi ve bir miktar geri ödemesiz maddi destekle dönüşümün gerçekleşmesi için katkı koyduğunda hızlı bir şekilde depreme karşı dirençli, huzurlu, yaşanabilir bir Bursa için ayağa kalkmış olacağız. Ve bir kez daha hatırlatmak istiyorum ki doğru bir 2050 Kent Anayasası, birilerinin kafasındaki Bursa değil, dirençli, huzurlu, gelecek nesillerimize yaşanabilir, güvenli, bir kent bırakmak amacına uygun hazırlanmalıdır. Başta Büyükşehir Belediyesi olmak üzere, ilçe belediyeleri, kamu kurumları, meslek odaları ve üniversitelerin içinde bulunduğu bir ortak akıl platformu ile planlanması elzemdir. Yeşil alanlar ile su kaynaklarımızın korunarak, sanayi, turizm ve tarımın sürdürülebilir bir kent modeline uygun olarak inşasının ne kadar önemli olduğu yadsınamaz bir gerçekliktir.” şeklinde konuştu.
YETKİN MÜHENDİSLİK VE BELGELENDİRME
İnşaat Mühendisliği içinde birçok alt disiplini barındıran, lisans eğitimi sonrasında da meslek içi eğitim ve uygulama tecrübesi gerektiren bir meslek alanı olduğunu söyleyen Erdem, “Bugün 4 yıllık lisans programını tamamlayan bir mühendis neredeyse sınırsız imza yetkisiyle sektörde faaliyet yürütebilmektedir.
İnşaat mühendisliğinin ilgi alanına giren konularda halkın can ve mal güvenliğinin korunması, yapı üretim süreçlerinin denetlenebilmesi, ülke kaynakların etkin ve verimli kullanılabilmesi amacıyla, dünyada çeşitli biçimlerde örnekleri bulunan “Yetkin Mühendislik” sisteminin hayata geçirilmesi gerekmektedir.
Bunun uygulanmasını sağlayabilecek kurum ise tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de 6235 sayılı kanun ile görevlendirilmiş ve yetkilendirilmiş meslek kuruluşlarıdır. İnşaat mühendisliği meslek uygulamaları ve inşaat mühendislerinin yetkinlik/yeterlilik belgelendirmesinin İnşaat Mühendisleri Odası’nın yetkisi dışında gerçekleşmesi hukuken ve mantıken yanlıştır.
DEPREMDEN KORUNMA YOLLARI
Depremden Önce:
-Doğru planlama ve etüt
-Güvenli yapılaşma
-Acil eylem planları oluşturma
-Eğitim ve toplum bilincini geliştirme
-Binalarda eşyaların sabitlenmesi
Deprem Esnasında:
-Bina içinde davranış şekli
-Hayat üçgeni
-Depremden Sonra:
-İlk yardım
-Arama kurtarma
-Güvenlik
Bu çerçevede yukarıdaki gerekçelerle İMO Bursa Şubesi olarak diyoruz ki;
“Farkında ol, İnşaat Mühendisi ile deprem öncesi tanış ve hazırlıklı ol!”
Doğru etüt ve proje, doğru uygulama, doğru denetim için İnşaat Mühendisi demeye devam edeceğiz.” dedi.