‘Enformasyon Savaşından Dezenformasyon Savaşına’ kitabı raflarda yerini aldı
İSTANBUL (İGFA) – Dezenformasyon ve manipülasyon konusunu inceleyen, editörlüğünü Prof. Dr. Fahrettin Altun’un yaptığı ‘Toplumlar Arası İletişimde Yeni Dönem Enformasyon Savaşından Dezenformasyon Savaşına’ isimli kitap, sosyal medyadan Hollywood’a, dijital platformlardan Batı medyasına, dijital diplomasiden yapay zekaya kadar toplumun maruz kaldığı dezenformasyon bombardımanını derinlemesine ele alıyor.
ALANINDA ÖNCÜ ESERLERDEN BİRİ
Ulusal ve uluslararası literatürde dezenformasyon ve manipülasyon konusundaki akademik çalışma sayısının azlığına karşın 304 sayfadan oluşan bu eser, sınırlı olan literatürü zenginleştirmek için teorik düzlemde bilimsel yayın üretme çabasının bir ürünü olarak değerlendiriliyor. Prof. Dr. Fahrettin Altun, Prof. Dr. Yusuf Adıgüzel, Doç. Dr. Enes Bayraklı, Doç. Dr. İsmail Çağlar, Doç. Dr. Derya Gül Ünlü, Doç. Dr. İsmail Akdoğan Doç. Dr. Mesut Aytekin, Doç. Dr. Oğuzhan Bilgin, Doç. Dr. Oğuz Kuş, Dr. Yunus Emre Ökmen, Araş. Gör. Şeyma Filiz ve Metin Erol gibi alanında uzman isimlerin bir araya gelerek oluşturduğu kaynak niteliğindeki kitap, alandaki önemli bir gediği dolduran ve akademi dünyasına yeni perspektif sunan bir eserdir.
ESER 10 MAKALEDEN OLUŞUYOR
Konvansiyonel medya araçlarının yanı sıra sosyal medya ve dijital medya platformlarının toplumun tüketim alışkanlarını ve siyasi tercihlerini nasıl değiştirdiğini ve yönlendirdiğini veriler üzerinden inceleyen eser birbirinden farklı 10 içerik sunarak toplumun daha uyanık olması gerektiğini vurguluyor. “Hakikatin İktidarı mı, Dezenformasyon ve Manipülasyon Sultası mı?” isimli makalede hakikat ötesi çağda siyasal alanda oluşturulan yalan haber ve Türkiye’ye yönelik dezenformasyon örnekleri üzerinden önemli tespitlerde bulunularak manipülasyonla mücadele stratejileri ortaya konuyor.
“Dijital Platformlarda Dezenformasyon ve Manipülasyon: Netflix Üzerine Bir İnceleme” isimli ikinci makalede 6 Underground filmi Türkiye ve Türk algısı çerçevesinde çözümlenerek dezenformasyon ve manipülasyon bağlamında değerlendiriliyor. Bununla birlikte “ABD ve Avrupa Sinema Filmleri ile Televizyon Dizilerindeki Türk Karşıtı Manipülasyonlar” başlıklı çalışmada ABD ve Avrupa menşeili dizi ve sinemalarda Türk ve Türkiye karşıtlığının inşa süreçleri analiz ediliyor.
“Türkiye’de Sosyal Medya Kullanım Alışkanlıkları, Sosyal Medyaya Güven ve Denetim” makalesinde sosyal ağ haritası verilerinden hareketle sosyal medya mecralarına güven, denetim mekanizmaları ve hukuki düzenlemeler irdeleniyor. Kitapta ayrıca dijital çağda büyük verinin seçim kampanyalarını nasıl etkilediği, bir manipülasyon aracı olarak algoritmaların kullanımı ve yapay zekanın demokrasileri yozlaşma tehlikesiyle nasıl karşı karşıya bıraktığı “Büyük Veri, Yapay Zeka ve Dijital Diktatörlük Çağında Demokrasinin Geleceği” başlıklı makaleyle gözler önüne seriliyor.
“Hibrit Bir Tehdit Olarak Bilgi Operasyonları ve Araçsallaşan Dezenformasyon: Baltık Ülkeleri Bağlamında Bir Değerlendirme” isimli çalışma Baltık ülkeleri örneğinde, hibrit savaş konsepti bağlamında Rusya kaynaklı olduğu iddia edilen bilgi operasyonları ve dezenformasyonun araçsallaşmasına ışık tutarken “Türkiye’nin Sınır Ötesi Harekatlarında Medyada Manipülasyon ve Dezenformasyon” başlıklı makalede Zeytin Dalı ve Barış Pınarı Harekatları Batı medyası eksenli değerlendirmelere tabii tutularak dezenformasyon faaliyetleri bakımından incelenerek önemli tespitlerde bulunuluyor.
“Dijital İçeriklerde Dezenformasyon ve Uluslararası Fact-Checking Kuruluşları İncelemesi” isimli makalede dijital çağda enformasyonun herhangi bir doğrulamaya tabii tutulmadan dolaşıma sokulması ve doğrulama kuruluşlarının iş ve işleyişleri tartışılarak Fact-Checking organizasyonu direktörleriyle görüşmeler ve sahadan notlar aktarılıyor. Bununla beraber dijital ortamda dezenformasyona yönelik makro ölçekli bir direnç inşa edilebilmesi için ebeveynler önemli bir hedef kitle olarak kabul eden “Dezenformasyon Çağında Dijital Ebeveyn Olmak: Ebeveynlerin Gerçek Bilgiye Erişim Sorunsalı Üzerine Bir Değerlendirme” başlıklı makalede dijital ortamda erişilen ebeveynlik bilgisinin niteliğin artırılmasına yönelik bir yol haritası çiziliyor.
Son olarak “Bir Stratejik İletişim Aracı Olarak Dijital Diplomasi: Büyükelçiler Krizi Örneği” başlıklı makalede dijitalleşmeyle birlikte değişen uluslararası siyaset anlayışı Büyükelçiler Krizi örneği üzerinden dijital diplomasi ve dezenformasyon ekseninde irdeleniyor.
“Yanlış bilgi, sahte haber ve bilgi düzensizliği gündelik hayatın tüm aşamalarında karşımıza çıkabilmekte, duygularımızı ve düşüncelerimizi şekillendirmektedir.”
Dezenformasyon ve manipülasyon konusunu geniş bir spektrumda ele alan kitap bu konuda farkındalık oluşturması ve yeni çalışmalara kaynaklık etmesi amacıyla akademisyenlerin, araştırmacıların, medya mensuplarının ve ilgili tüm çevrelerin dikkatine sunuluyor. Ayrıca bu kıymetli eserin uygulamaya yönelik faaliyetlere kapı aralaması da bekleniyor. Açık ve akıcı anlatımıyla Toplumlar Arası İletişimde Yeni Dönem Enformasyon Savaşından Dezenformasyon Savaşına isimli kitap 2024 yılında da ses getirmeye devam edecek gibi görünüyor.